Güncel

ÖHD ve TUHAD FED’den hapishanelerdeki ihlallere ilişkin rapor

ÖHD ve TUHAD FED, 2023 yılında hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı.

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) 2023 yılında hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Antep Şubesi’nde düzenlenen açıklamaya ÖHD Eş Genel Başkanları Ekin Yeter ve Serhat Çakmak, tüm şube eşbaşkanları ve TUHAD FED yöneticileri katıldı.

Açıklamayı okuyan ÖHD Genel Merkezi Hapishane Komisyonu Sekreterya üyesi Fırat Taşkın, hapishanelerde insan hakları ihlallerinin yaygın, yerleşik ve sistematik bir hale geldiğini vurguladı.

Raporda 91 ayrı hapishanede tutsak ve tutsak yakınlarının şikayetlerinin yer aldığını kaydeden Taşkın, Türkiye hapishanelerinde uzun süredir sürdürülen tecrit politikası sebebiyle tutsakların pek çok hak ihlaline maruz kaldığını belirtti.

Hapishanelerde ağırlaştırılmış infaz rejiminin olağan hale getirilmek istendiğini dikkat çeken Taşkın, “Mahpusların kendi aralarında sosyalleşmesinden, ifade özgürlüğüne, aile görüş hakkının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının yaygın ve sistematik bir şekilde ihlal edildiği, mahpusların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına maruz bırakıldığı gözlenmektedir. İmralı Ada Hapishanesi’nde süregelen mutlak iletişimsizlik hali, haksız disiplin cezaları ve matbu gerekçelerle reddedilen avukat ve aile görüşme talepleri ile ortaya çıkan tecrit hali bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır” dedi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 25 Mart 2021’den bu yana haber alınamama haline dikkat çeken Taşkın, uygulanan tecride karşı 91 hapishanede bin 997 tutsağın 27 Kasım 2023 tarihinde başlayan açlık grevi eylemlerine katıldığını kaydetti.

Siyasi tutsaklara dönük baskı ve tutuklamaların arttığını vurgulayan Taşkın, “İnsanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır” dedi.

 İmralı’da uygulanan tecrit halinin cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin en tipik örneği olduğunu anımsatan Taşkın, “İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulmakta bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aileleri ve avukatları ile görüş yapma haklarının çok uzun yıllardır insan hakları hukukuna bütünüyle aykırı bir şekilde ihlal edilmesine rağmen Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 13 – 22 Şubat 2024 tarihlerinde Türkiye’ye özel amaçlı bir ziyaret gerçekleştirmiş, ancak raporunu açıklamayarak Türkiye’nin izninde olduğunu belirtmiştir” ifadesini kullandı.

Hapishanelerdeki hasta mahpusların durumuna dikkat çeken Taşkın, “Hasta mahpuslar, Türkiye’nin ceza infaz sistemi içerisinde en yakıcı ve önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Ağır hasta olan mahpuslar, tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun Adli Tıp Kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemekte, yaşam hakları ihlal edilmektedir” dedi.

Mahpusların uluslararası anlaşmalar ve anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkına yönelik ihlallere son verilmesi çağrısı yapan Taşkın, şunları aktardı:

“Son dönemlerde daha da artan mektup engellemeleri ve mektupların kaybedilmesi mahpusların aile ve özel hayatlarına saygı hakkı ile haberleşme haklarını ihlal ettiği gibi mahpuslar üzerindeki tecriti de arttırmaktadır.

Mahpusların ailelerine yazdıkları mektuplar ya da mahpusların ailelerinden gelen mektuplar dahi hiçbir gerekçe gösterilmeden engellenmektedir. Özellikle mahpuslar tarafından yazılan Kürtçe mektupların gönderilmemesi ya da mahpuslara gelen Kürtçe mektupların engellenmesi dışarıda Kürtçe’ye yönelik süren ayrımcılığın hapishanelerde de devam ettiğini göstermektedir.”

Taşkın, hapishanelerdeki mahpuslara para yatıran ailelere, vasilere, avukatlara ve yakınlarına davalar açıldığını ve cezalar verildiğine de dikkat çekti: “Mahpuslara para yatırmanın suç olarak değerlendirilmesi sonucunda mahpuslar hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmekte, bu da hem fiziksel hem de ruhsal sorunları, ihlalleri beraberinde getirmektedir. Yargı baskısına uğrayan kişilerin de gözaltına alınması, davalar açılması ve tutuklanması da ayrıca yakınları üzerinde telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmakta, işlerinden olmakta, özgürlüklerinden mahrum bırakılmakta ve sosyal olarak da zarara uğramaktadırlar.”

Ceza infaz kurumlarında bulunan birçok mahpusun infazının yakıldığını, tahliyelerinin engellendiğinin de altını çizen Taşkın, “Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan etkileyen ‘iyi hal’ kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Bağımsız koğuş, pişmanlık gibi dayatmalar, mahpusun su/elektrik tasarrufu yapmadığı, daha önce disiplin cezası aldığı, hapishane kütüphanesinden yeterli sayıda kitap okumadığı, göndermek istediği mektuplar hakkında sakıncalı mektup kararı verildiği, infaz koruma memurlarına daha fazla kolaylık sağlamadığı, personelle mesafeli olduğu gibi gerekçeler idare ve gözlem kurulu kararlarında çok sık karşılaşılan gerekçelerdendir. Şartlı tahliye hakları hukuk dışı yaklaşım ve kararlarla engellenen, mahpusların ivedilikle tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

Taşkın, hapishanelerde hasta tutsakların sağlığa erişim haklarının engellendiğini kaydederek, hak ihlallerinin takipçisi olacaklarını belirtti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu