Güncel

YORUM | UMUDUN OLDUĞU HER YERDE KAVGA VAR

Aynı bilinç ve umutla, başta işçi sınıfının farklı bölüklerinde yükselen direnişlere yoldaş olmak üzere, gençlik, kadın ve LGBTİ+’ların mücadelesiyle birleşmek yeni direniş mevzileri örmek, güncel devrimci bir görevdir.

Egemen sınıfların iktidarlarında yönetememe krizi, onları daha da otoriterleşmeye ve faşist uygulamalarını daha bir yoğunlaşmasına götürür. Bu da yönetenlerle yönetilenler arasındaki, çelişkilerin derinleşmesine ve devrimci durumun giderek ivme kazanmasına yol açar. Ya da diğer bir anlatımla krizler; devrimler için ortaya büyük fırsatlar çıkarır. Ama bunun için başta işçi sınıfı olmak üzere, geniş halk yığınların bugünkü düzeyi ve sınıf bilinçli proletarya ile olan bağları tarihsel bir zorunluluktur.  Diğer tüm küçük burjuva önderlikli devrimler içinde bu gerçeklik geçerlidir. Yığınları harekete geçirme ve onlara önderlik etme kapasitesine sahip olmayan hiçbir hareket, geniş kapsamlı toplumsal değişimlere yol açmaz. Tarihe baktığımızda tüm proleter ve küçük burjuva önderlikli devrimler, örgütlü yığınların eseridirler.

TC devleti de bugün bir yönetememe krizi içindedir. Bu nedenle, ezilenler cephesinde ortaya konulan tüm tepkileri devlet terörüyle susturma, sindirme çabasındadır. Yani devletin asıl yönelimi budur. Dolayısıyla, sözü edilen “yeni bir anayasa veya hukukta ve ekonomide reform paketleri vb.” tüm tartışmalar, var olan devlet terörünü perdelemeye dönük koca yalanlardır. Her yalan devlet terörünün, copsuz, kurşunsuz yüzüdür. Biri yaralar ya da öldürür, diğeri ise beklentiler yaratarak, yığınları aldatarak, yoksulluk ve sefalet içinde süründürür.

Siyasal İslamcılar, hükümetleri ve iktidarları boyunca her iki kirli silahı da kullandılar kullanmaya devam ediyorlar. Vazgeçmeye de hiç niyetleri yoktur. Ama gelişmeler onların lehine değildir. Ürettikleri yalanlar gerçeğin duvarına çarpa çarpa etki gücünü yitirdi. Kandırma, aldatma kabiliyetlerini belli oranda yitirdiler. Her geçen gün gerçeğin peşine düşenlerin sayısı artıyor. Sofralardaki yoksulluk tablosu ile yazılı medyada çizilen pembe tablolara karşı, daha tereddütlü ve sorgulayıcı yaklaşımlara yol açıyor.

Tüm bunların yanı sıra siyasal İslamcıların din, mezhep, inananlar inanmayanlar ekseninde yaratmış oldukları kamplaşma -ki bu kamplaşma geniş yığınları da önemli oranda etkilemiş durumda- önemli bir yerde duruyor. Ve ne yazık ki, ekonomik krizin üretmiş olduğu yoksulluk, işsizlik tablosu aynı zamanda toplumun belli bir kesimini, siyasal İslamcı, ırkçı iktidarın her dakika, her saniye ürettiği ve üretmeye devam edeceği bu kutuplaşma politikasına, mahkûm etmiş durumda. Devlet kurumlarından ve devletin besleyip büyüttüğü, dini cemaatlerden yardımlar alabilmek için iktidarı desteklemeye devam ediyorlar. Diğer bir ifadeyle, iktidar yoksullaştırdığı, çaresizleştirdiği toplumun geniş kesimlerini sadakayla kendine bağlamış, Tanrı korkusuyla da sorgulayıp isyan etmelerinin önünü almış görünüyor. Rejim bu iki faktörü saraydaki şatafatlı yaşamın devamı için birer basamak olarak kullanıyor.

İsyan Kıvılcımlarını Yangına Çevirelim!

Bu karanlık bulutunun dağıtılması ve yığınları ışıkla buluşturmanın yolu, baskıya, sömürüye ve zulme karşı, direnmekten geçer. İşyerlerinde, okullarda, sokaklarda kısacası yaşamın sürdüğü her alanda, direniş mevzileri tutuşursa, karanlıklar dağılır, korkular umut ile birleşir. Umudun olduğu her yerde kavga var ve kavgada ısrarın olduğu her yerde bulunur mutlaka bir çıkış yolu. Ezilenler cephesinde parlayan her kıvılcıma, bu umutla, bu bilinçle yaklaşmalıyız.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadın hareketleri ve LGBTİ+’lar şiddet başta olmak üzere her türlü baskı karşı, alanlara akmış, öfke ve umudu kuşanmışlardı. Ardından gelen Newroz başta Kürt halkı olmak üzere ezilen, iradesi gasp edilen, yok sayılanların milyonlar olup alanlara akmasıyla faşizme güçlü bir yanıt oldu.

Faşizmin bütün baskılarına rağmen kitleler “biz buradayız” dedi. Alanlarda Kürt halkının isyanı ve birleşik devrimci çalışmanın talepleri yankılandı. Faşizme karşı güçlü ve kitlesel bir duruş sergilendi.

Boğaziçi Üniversitesi direnişi halen devam ediyor. Gençlik hareketi sistemin bütün baskı ve terörize etme çabalarına rağmen eylemselliğini sürdürüyor. Bu eylemsellikten güç alan Birleşik Gençlik Meclisleri yürüyüşünü güçlendiriyor. Faşizmin İstanbul Sözleşmesi’ninden bir gece çekilmesi beraberinde zaten sokakta olan kadın hareketini daha da aktifleştirdi. Kadınlar ve LGBTİ+’lar sokaklarda İstanbul Sözleşmesi’ni sahipleniyor ve “yaşamak istiyoruz” diyorlar. Hareket her geçen gün daha da kitleselleşiyor. İşçi sınıfının küçük küçük ama yaygın bir şekilde direnişler örgütlüyor.

Kısacası sistemin yönetememe krizi derinleştikçe, her katmandan ezilenler mücadeleye atılıyor. Kendilerine dayatılanları kabul etmiyor ve mücadeleyi seçiyorlar. Küçük küçük ırmaklar kendi yatağında akıyor ve birleşerek büyük bir nehre dönüşmeyi bekliyor. İsyan kıvılcımları birleşerek büyük bir yangına, damlalar birleşerek büyük bir fırtınaya dönüşmeyi bekliyor. Nehirle, yangınla ve fırtınayla bütünleşebilmek için devrimcilerin hazırlanması gerekiyor. Bu başarılamadığı taktirde rejim kendini yeniden üretecektir. Yeni Geziler, Kobane Serhildanları olacak, ancak hazırlığımız yetersiz olduğunda bu hareketler sistemi alt üst edemeyecek ve geriye çekilecektir. Devrimciler bu tehlikenin farkında olmalı ve hazırlıklarını buna göre yapmalıdırlar.

İktidar işsizliği derinleştirme, güvencesiz çalıştırma ve örgütsüzleştirme politikalarına devam edecektir. Unutmamak gerekir ki, bizim gücümüz direniş perspektifiyle örülmüş, birliğimizde yatar. O halde tüm bu saldırılara karşı, bu çizgide, kararlılıkla yürümeye devam etmeliyiz. Yeni taze kuvvetlere ulaşmak ancak bu gücün yaratacağı devrimci etkiye bağlıdır. Çeper genişledikçe, örgütlenme olanakları da artar. Bu gerçeklere işaret etmek, özgün çalışmalarımızı, tali plana atmak anlamına gelmez. Bilakis halka, devrime hizmet etmenin araçlarını çoğaltma anlamına gelir. Burada asıl sorun bu araçların, koşullara uygun olarak, doğru bir tarzda kullanılmasıdır.

Hiç kuşkusuz, son süreçlerde giderek sokaklarda görünür hale gelen, birleşik mücadele pratiği ve bu pratiğin, yol açtığı, ortak düşünme, ortak hareket etme bilinci, sürecin önemli kazanımlarından biridir. Aynı bilinç ve umutla, başta işçi sınıfının farklı bölüklerinde yükselen direnişlere yoldaş olmak üzere, gençlik, kadın ve LGBTİ+’ların mücadelesiyle birleşmek yeni direniş mevzileri örmek, güncel devrimci bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu