DerlediklerimizGüncel

FEHİM TAŞTEKİN | Firari ‘kara kutu’ sırlarıyla gitti

Topalca Suriye’deki silahlı sürecin anatomisini vermesi açısından önem arz ediyor. Sınırda taksicilik ve kaçakçılık yapan sıradan bir kişiyken 2011’de Suriye karışınca duruma hızlıca ayak uydurdu. Silahlı grupların ihtiyaçlarını tedarik edip saha bilgisini hizmete sundu.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Suriye’deki gizli operasyonlarında kilit adamken yakayı birkaç kez ele verdikten sonra izini kaybettiren “hayalet komutan” Heysem Topalca (Hytham Qassap) lakabına yakışır bir şekilde dünyadan çekip gitti.

53 kişinin öldüğü Reyhanlı patlamasında yer almak, Niğde’de jandarmayla çatışan İslam Devleti (İD) üyelerinin Suriye’den geçişini sağlamak, Suriye’ye yasadışı silah sevkiyatını idare etmek ve Nusra Cephesi için Sarin gazı malzemesi temin etmekle suçlanan Topalca 10 Şubat’ta Konya’da geçirdiği trafik kazasında iki kişiyle birlikte öldü. Birkaç kez sorgulanıp bırakılan Topalca’nın sadece bir davayla ilgili 12 yıl hapis cezası vardı ve “güya” aranıyordu.

Kendisine “hayalet komutan” lakabını kazandıran şey ise Bayırbucak Türkmen Tugayı’nın bileşenlerinden Allah Yolunda Kardeşler Taburu’nun lideri olması değil her türlü yasadışı transferi yürüten kişi olmasıydı. Emniyet Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre sadece 2011-2014 yılları arasında 873 kez Suriye’ye girip-çıkmıştı. Aranan biri için bu denli yoğun trafik ancak asker, polis ve istihbarattan torpilli olmakla mümkündü.

Bayırbucak bölgesindeki Şeyh Hasan köyünden bir Türkmen olan Topalca rejime karşı savaşan örgütlerin silahlandırılmasındaki rolü, MİT ile ilişkisi ve terör saldırılarıyla bağlantıları nedeniyle kilit bir isimdi. Polis ve savcıların elinden kurtulması ve firari olduğu halde hareketli bir hayat yaşaması iyi korunduğunu gösteriyordu. Fakat aynı zamanda taşıdığı sırlar nedeniyle tehlikeliydi. O yüzden bir trafik kazasında ölmesi Susurluk’u anımsatmasına yetti.

3 Kasım 1996’da Susurluk ilçesinde devlet, siyaset, mafya üçgenindeki ilişkileri açığa vuran bir kaza gerçekleşmişti. Bir kamyonla çarpışan otomobilde polis müdürü Hüseyin Kocadağ ve devletin tetikçisi Abdullah Çatlı ölürken milletvekili ve aşiret lideri Sedat Bucak yaralanmıştı.

Topalca’nın ölümü medyanın içinde bulunduğu sefalet yüzünden Susurluk’un yüzde biri kadar gündem olmadı. Topalca’nın bulunduğu aracın çarptığı TIR’ın sürücüsü ifadesi alınıp bırakıldı. Olay Demirören Haber Ajansı’nın küçük bir haberiyle geçiştirildi. Topalca’nın oğlu sosyal medyadan babasının öldüğü haberini teyit etti. Hatay Büyükşehir Belediyesi de rutin olarak yaptığı duyuru ve başsağlığı mesajlarından birini Topalca’ya ayırdı.

Cenaze 11 Şubat’ta gece vakti Topalca’nın ailesinin yaşadığı Yayladağı’nda defnedildi. Belediye’nin açıklamasından Topalca’nın ikametinin de Hatay-Yayladağı olduğu anlaşılıyordu. Ancak kaza sayesinde Suriye krizinin en az ilk üç-dört yılında silah temin ettiği Konya ile bağlantılarını sürdürdüğü de ortaya çıktı. Türk ordusunun 2016’da Fırat Kalkanı ile sahaya intikal etmesiyle Topalca gibi kaçakçılara ihtiyaç kalmadı.

Topalca Suriye’deki silahlı sürecin anatomisini vermesi açısından önem arz ediyor. Sınırda taksicilik ve kaçakçılık yapan sıradan bir kişiyken 2011’de Suriye karışınca duruma hızlıca ayak uydurdu. Silahlı grupların ihtiyaçlarını tedarik edip saha bilgisini hizmete sundu.

Lazkiye kırsalından sahile ulaşmaya çalışan cihatçılara rehberlik etti. Kendi birliğini kurup rejime karşı “devrimci” demeçler verdi. Eskiye dayalı Suriyeli yetkililerle ilişkileri nedeniyle rejimin adamı olmakla da suçlandı. Hatta 17 Aralık 2013’te kendisiyle röportaja giden gazeteci Bünyamin Aygün’le birlikte kaçırıldı. Aygün hala rehine olarak tutulurken Topalca ilişkileri sayesinde serbest kaldı. Daha sonra Aygün’ü almaya giden ekipte Topalca da vardı.

Asıl hikâye silah ve patlayıcı tedarikinde üslendiği rolle başlıyor.

11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’da 53 Türk vatandaşının öldüğü bombalı saldırıyla ilgili soruşturmada Topalca’nın adı geçince patlamadan peşinen Esad yönetimini sorumlu tutan hükümetin tezi biraz zora girmişti. Müebbet hapis cezası alan Yusuf Nazik henüz Suriye’de kaçakken “Topalca, bizi tuzağa düşürdü. Reyhanlı’dan (sınırdan) mal geçirmek için işbirliği yapıyorduk. Patlamada kullanılan minibüsler kaçakçılık için hazırlanmıştı” demişti.

Davanın bir numaralı sanığı olup müebbet hapis cezası alan Nasır Eskiocak ise emri Suriye istihbaratından aldığına dair ilk ifadesini işkence altında verdiğini öne sürüp mahkemede şunları söylemişti: “Suriye’den Türkiye’ye uyuşturucu kaçırmak için anlaşmıştık. Suriye’de Yusuf Nazik’le görüşürken yanımızda Hacı (Topalca) isminde biri vardı ve MİT’in bizi koruyacağını söyledi.”

Saldırıdan önce gelen ihbar üzerine Nazik ve Eskiocak emniyetin teknik ve fiziki takibi altındaydı. Baş zanlıların ismini vermesine rağmen Topalca ifadeye bile çağrılmadı. Davanın avukatları Topalca ile ilgili soruşturma olup olmadığını sorduğunda yanıt olumsuzdu.

Sadece Hatay 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin bilgi talebi üzerine MİT’in 15 Ekim 2014’de gönderdiği yazıda, Topalca’nın Lazkiye 1967 doğumlu olduğu, Lazkiye kırsalında “Allah Yolunda Kardeşler” taburuna liderlik ettiği ve hâlihazırda bölgede bulunduğu belirtilmişti.

Topalca’nın sonuna kadar kaçamadığı olay ise sarin gazı davasıydı. 28 Mayıs 2013’te Ahrar el Şam ve Nusra Cephesi için kimyasal silah yapımında kullanılacak malzeme temin edildiği ihbarı üzerine düzenlenen baskınlarda iki kilo sarin gazı ile birlikte altı kişi yakalandı.

Bunlardan biri de Topalca idi. Hükümet ve valilik bu kimyasalın antifriz olduğunda ısrar etti. Türk vatandaşı olan beş zanlı 17 Temmuz 2013’teki ilk duruşmada bırakıldı. Bu arada soruşturmanın savcısı değiştirilmişti.

Tutuklu kalan Topalca ise 30 Ekim 2013’te tahliye edildi. Fakat laboratuvar sonucu işi bozdu: Raporda ele geçirilen maddelerin birleştirilmesiyle sarin gazının elde edilebileceği belirtiliyordu. Bunun üzerine Topalca hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Tabii ki yakalanmadı. Muhalefet davayı kapatmaya çalıştığı gerekçesiyle hükümete yüklendi. Gıyabında yargılanan Topalca 29 Aralık 2015’te silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “silahlı terör örgütüne silah sağlamaya teşebbüs” suçlarından 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ama Türk sanıklar beraat etti.

Topalca arandığı bu dönemde yine silahlarla meşguldü. 7 Kasım 2013’te Adana’da ele geçirilen 953 adet roket başlığı ile yakayı ele verdi. Aracın sürücüsü yükün Topalca’ya ait olduğunu belirtip devleti işaret etti: “Bu malzemeleri daha önce iki defa Reyhanlı’ya götürüp teslim ettiğim yer, Jandarma karakolunun korumasında olan etrafı çevrili bir yerdi. Zaten oraya jandarma kontrolünden geçiyordum. Ancak aracı aramadılar.” Bu ifadeler Topalca’yı yakalattı ama gizli bir elin müdahalesiyle yine bırakıldı.

Füze, havan ve uçaksavar dolu MİT TIR’larıyla ilgili de Topalca’nın adı geçti. 19 Ocak 2014’te El Kaide’ye silah taşındığı ihbarı üzerine Adana’da durdurulan üç TIR’a MİT mensupları eşlik ediyordu. MİT, valilik ve hükümet müdahale ederek araçlardaki aramayı durdurmuş ama açılan birkaç konteynırlardaki yükün cinsi resmi raporlara girmişti. Suriye yolcusu araçlar yüklerini Ankara Esenboğa Havaalanı’ndan yabancı uyruklu bir uçaktan almıştı. Cumhurbaşkan Tayyip Erdoğan “MİT’in TIR’ını sen durduramazsın, arayamazsın, buna yetkin yok. Bunlar Türkmenlere insani yardım götürüyorlardı” demişti.

Arama operasyonunu yürüten asker, polis ve savcılar hapse atıldı ve ağır cezalar aldı. Olayın kahramanı savcı Aziz Takçı mahkemede TIR’a eşlik eden MİT elemanlarının kullandığı aracın El Kaide bağlantılı bir şahsa ait olduğunu, MİT’in mühimmatın hazırlanıp taşınması konusunda Topalca’yla çalıştığını ve bu şahsın Niğde’de güvenlik görevlilerini öldürenlerle irtibatlı olduğunu anlattı.

Jandarma Genel Komutanlığı’nın 9 Haziran 2014 tarihli raporunda, Topalca’nın Suriye’nin tarihi eserlerini Türkiye’ye kaçırdığı, Halep’in organize sanayii bölgelerindeki makineleri söküp Türkiye’ye soktuğu, El Kaide bağlantılı örgütlere mühimmat temin ettiği ve Reyhanlı’da patlayan araçları ayarladığı bilgisi yer alıyordu.

Ayrıca Niğde’de çatışmaya giren İD üyeleriyle bağlantılı kişileri teknik takibe alan emniyetin dinleme kayıtlarında da Topalca’nın adı geçiyordu. Takip edilenlerden biri Suriyeli Türkmen Ayhan Orli idi.

Orli 14 Haziran 2014’da Yayladağı Gençlik Derneği Başkanı Mehmet Toktaş ile görüşmesinde “Hayalet” diye andığı Topalca’nın Kesep cephesinde olduğunu söylüyordu. Ermenilerin yaşadığı Kesep, Mart 2014’te Türkiye’den Suriye’ye sokulan cihatçıların yürüttüğü Enfal (Ganimetler) adlı operasyonla ele geçirilmişti.

Topalca dosyası Alevi katliamları nedeniyle de CHP Milletvekili Ali Özgündüz tarafından meclis gündemine taşınmıştı. Reyhanlı’da ismi geçtiği halde Topalca’nın soruşturulmadığını ve Adana’daki silahların sahibi olduğu halde bırakıldığını hatırlatan Özgündüz, bu şahsın 5 Ağustos ve 12 Ekim 2013’te Alevi köylerini basıp ganimetleri Türkiye’ye getirdiğini belirterek “Topalca’ya hükümetinizin destek vermesinin gerekçeleri nelerdir?” diye soruyordu.

Yanıt bekleyen çok sayıda soru varken Topalca sırlarını da beraberinde götürdü.

(Al Monitor. 3 MART 2021)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu