GüncelManşet

(İzlenim 2) Zincirin halkalarıyız

“Şafaktan önce öleceğiz

Madem ki biz Partizanız

Zincirin ilk halkasıyız

Erken öleceğiz seninle biz” (İlya Ehrenburg)

20 Nisan 2011’de 5 kadın gerillanın 2 Şubat tarihinde kış barınağında çökme meydana gelmesi ile hayatlarını kaybettiklerini öğrenmemle birlikte yüreğime acı saplandı. Zaman geçtikçe bu acının öfkeye dönüştüğünü ve sürecin öfkeyi isyana dönüştürdüğünü fark ettim. Ancak bu acının öfkeye dönüşmesindeki gecikiş beni bunun nedenini sorgulamaya itti. 5 kızıl karanfilin toprağa düşüşünün sebebi miydi öfkemin bu denli ertelenmesi? Düşmanla çatışırken şehit düşmeleri daha mı önemliydi yoksa benim için?

Ve daha bir çok soru sordum kendime. Sorularımın cevaplarını yoldaşlarımla buldum, yanlışı doğru, eksiği bütün haline getirdim. Gerillada olmanın düşmanla karşı karşıya olmak- savaşın tam ortasında olmak demek olduğunu biliyordum. Buna  savaşın verildiği yer-mekan itibariyle doğaya uyum sağlamak, onu bir silah haline getirip kullanmak için de bir savaşım gerektiğini ekledim. Nitekim 5 kadın gerillanın da bu nedenle tam da savaşın ortasında şehit düştükleri sonucuna vardım.

Süreç acımı öfkeye dönüştürürken aynı zamanda isyanım da büyüyordu. Onların toprağa düşüşü ile birlikte bizlere düşen yükümlülüğün farkındaydım. Mücadelemizde daha büyük adımlar atma ve yerlerini doldurma sorumluluğu beni ve tüm yoldaşlarımı kapsıyordu-kapsıyor.

Aradan 3 sene geçti.

Bu kez beşlerin cenaze yerlerinin açıklanmasıyla beraber onları sonsuzluğa uğurlamak, bir kez daha kavga yeminini tazelemek için Dersim’e doğru yolculuğumuz başlarken marşlarımızı, türkülerimizi büyük bir heyecanla söylüyoruz.

Dersim’e varışımızla beraber gözlerimiz hep dağlarda. En ufak ağaç kıpırtısı dahi heyecanlandırıyor hepimizi…

Sonrası bir çok şehirden yoldaşlarımızla hasret giderme, oralarda neler olup bittiğini öğrenme telaşı.

Kalabalık gittikçe büyüyor. Kavganın içinde önderleşen beş kadın gerillanın kızıllara bürünmüş tabutlarını ardılları olarak biz kadınlar omuzlarımızda taşıyoruz. Erkek egemen sistemin yüzyıllardır ezdiği, yok saydığı, hapsettiği, metalaştırdığı kadın kimliğimizi özgürlüğe kavuşturmak için adımlarımızı daha sert basıyoruz yere. Omuzlarımızda sisteme karşı verdikleri mücadele içerisinde ölümsüzleşmiş, kadın özgürlüğü için büyük adımlar atmış ve gerillada özgürleşmiş kadınlar var. Onlar sistemin dayattığı kadınlık rollerini reddetmiş kadınlar… Attığımız her adımda ant içiyoruz; onları kavgamızda yaşatacağız!

Sloganlarımızı en yüksek telden dillendiriyoruz; bizlere unutturulmaya çalışılan sesimizi “Beşler yaşıyor, kavga sürüyor” ile buluyoruz. Sefagül’ün önderliğini, Nurşen’in cesaretini ve savaşçılığını, Gülizar’ın mücadeleye bağlılığını, Fatma’nın dur durak bilmeyen gençlik ateşini ve Derya’nın kavgadaki ısrarını kendimize örnek alıyoruz. Onlar mücadelenin içinde değişimin, şekillenişin somutlanışı karşımızda.

Mezarlığa varmamızla beraber bu kez yüksek sesle kavga yeminlerimizi tekrarlıyoruz.

2 Şubat günü toprağa düşen tohumlar, bugün filiz veriyor, büyüyor. Açıktır ki onların bilinciyle yoğurduğumuz mücadelemizde kadınlar olarak bir adım daha öne çıkma ihtiyacımız kendini daha çok hissettiriyor.

                                                             (İstanbul’dan bir YDK’lı)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu