Gençlik

(İzlenim)Direnişin ve Künefenin Memleketi Antakya…

Evvel Temmuz, bir sonraki senenin daha bereketli geçmesi için kutlanılan bir bayram. Evvel Temmuz dört bin yıldır bu topraklarda her sene kutlanılmasına karşın, ben bu sene gidebildim. Antakya ve Nusayrilerle ilgili bilgilerim internet, gazete ve Nusayri olan yoldaşlarımın bana aktardığı kadardı. Doğallığında kafamda belli bir yer profil oluşmuş, dolaylı yollardan şekillenmişti.

Antakya’ya gitmek için bindiğim otobüsteki herkes Arap’tı ve çok normal olarak Arapça konuşuyorlardı. Bir an niye garipsediğimi anlamadım, zaten oranın Alevi Arap memleketi olduğunu da biliyordum. Daha sonra düşündüğümde ise algı olarak Arapların yanında bulunmadığımdan kaynaklı bu tepkiyi verdiğimi düşündüm. Antakya’ya vardığımda dikkatimi ilk çeken büyük ihtişamıyla ünlü Amanos Dağları oldu. Kitap okumayı durdurup çevreyi dikkatlice izlemeye koyuldum. Çünkü başka bir zaman bu güzellikleri izlemeyebilirdim.

Otobüsten iner inmez beni karşılayan sımsıcacık bir gülümseme yerine insanı bunaltan sıcak bir rüzgar oldu. Belki oradaki insanlar alışıktı ama ben alışık değildim. Ve ilk tepkim ise hızlıca bir gölge aramak oldu.

Antakya Merkez’e vardığımda kötü bir koku beni karşıladı. Kokunun geldiği yere yönelip yürüdüğümde ise büyük bir kanalizasyon geçidi gördüm. Sonra yoldaşımın anlattığına göre gördüğüm kanalizasyon geçidi meğer Asi nehrinin aktığı yermiş. Suriye’deki savaştan kaynaklı, Esad’ın baraj kapaklarını kapatmasıyla Türkiye’ye gelen Asi suyu kesilmiş. Geçitten akan su ise kanalizasyon suyuymuş.

İlk gün yoldaşlarımla buluştuktan sonra o gün yapabileceklerimiz üzerine konuştuk ve eşyalarımızı bırakmak için eve gittik.

Gittiğim ev, Armutlu Mahallesi’ndeydi. Polise karşı direnen TOMA’ya geçit vermeyen ünlü Armutlu Mahallesi’ydi. Yollardan geçerken etrafıma özenle bakıyor her ayrıntıyı aklımda tutmaya çalışıyordum. Duvarlardaki sloganları, şablonları, yazılamaları görünce, yüzümde bir tebessüm hissettim. Bir an kendi kendime “Sarıgazi sokakları mı acaba?” dedim. Sonra yoldaşımın eliyle karşı tarafı işaret ettiğini fark ettiğimde Ahmet Atakan’ın vurulduğu yeri gördüm. O yüzümdeki tebessüm kaybolarak içimi bir hüzün ve öfke kapladı. Videolardan izlediğim Ahmet Atakan’ın vurulduğu yerdeydim. Sonra yürümeye devam ettim ve eve vardık.

Evdeki moladan sonra Ali İsmail Korkmaz’ın katledilişinin birinci yıl dönümünde ailesinin ziyaretine gittik. Ekinci’de oturan Ali İsmail’in ailesine gittik. Eve yaklaştığımızda heyecanım daha da artıyordu. Çünkü bir şehit ailesinin yanına gidiyordum. Ali İsmail’in evine vardığımızda bizi Emel ana karşıladı. İçeriye geçtiğimizde Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı ana da oradaydı. Daha sonra ikisiyle yaptığımız sohbetlerde geçen bir yılı, mahkemeleri, Roboski ziyaretlerini ve birçok konuyu konuştuk. Sohbetler sırasında Sayfı ana buruk sevincini yaşıyordu. Çünkü oğlunu katleden katil polisin tutuklandığını görmüştü. Emel anaysa oğlunun ismini koluna yazdırmış ara ara gözleri doluyordu. Röportaj için gittiğimiz evde ne bir resim çekebilmiştik ne de bir röportaj sorusu sorabilmiştik. Ama analarla yaptığımız sohbet yeterince iyi geçmişti. Evden ayrıldığımızda yaptığımız sohbeti bir de kendi aramızda değerlendirdik

Ertesi günün sabahında ise yolculuğumuz Evvel Temmuz’un yapıldığı Samandağ’a oldu. Samandağ Merkez’e ulaştığımızda kısa süreli iletişim aksaklıklarımız olsa da sahildeki kalacağımız eve gidebildik. Sahile vardığımda gözlerime yansıyan manzara görülmeye değerdi. Akdeniz’e uzanan bir ova ve bir ucunda her yanı ormanla, zirvesi ise dumanla kaplı Amanos Dağları diğer ucunda ise yamaçları ormanla kaplı zirvesi ise kel olan bir Kel dağı vardı. Samandağ’ı oluşturan köylerin biri hariç hepsi Nusayri köyüydü. Diğer köy ise Türkiye’de yaşayan tek Ermeni köyü olan Vakıflı’ydı.

Sahildeki eve yerleştikten sonra stant açmak için Samandağ merkeze gittik. Samandağ’ın merkezi küçük ama serindi, ilçenin odak merkezi ise Abdullah Cömert Meydanı’ydı. Bizler burada Ali İsmail’in anmasına çağrı olarak çalışma yürüttük. Stantta dağıttığımız bildirilerimize, dergilerimize ve ajitasyonumuza ilgi beklediğimden iyiydi. Meydandan geçen herkes bildiriyi alıyor, ajitasyonumuzu dinliyordu. Standımız ise bildirilerimizin bitimine kadar vardı. Daha sonra sahildeki eve geçip pankartımızı yapmaya koyulduk. O pankart ki el emeği göz nuru oldu. Kahvaltı, temizlik, ve etrafı toparlama işi bittikten sonra bizler Samandağ’a giderek yeniden bastırdığımız bildirilerimizle sokakları, dükkanları tek tek dolaştık. Dolaştığımız yerleri Ali İsmail’in anmasına çağırıyorduk. O gün ise anmanın saati geldiğinde Ali İsmail için toplanmaya başladık. Ali İsmail için Antakya’da yürüyüşü sadece biz yapıyorduk. Yoldaşlarımızın aktarımına göre Samandağ’da daha önceden bir yürüyüşümüz yoktu. Ve bu da ilk defa olacaktı.

Yürüyüş esnasında geçtiğimiz her yerde, insanlar evlerinin balkonundan, dükkanlarından çıkıp alkış tutuyordu. O günün akşamında ise Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın düzenlediği Antakya’daki anmaya gittik. Konser alanını gördüğümde insanlar alana sığamamış dışarıya taşmıştı. Ve binlerce insan “Ağlama ana evlatların burada“, “Gezi şehitleri ölümsüzdür” vb. sloganları haykırıyordu. O an, orada bulunan kitlenin ne kadar öfkeli olduğunu hissettim. Ve bu öfke patlayacak olan bir maddenin kızıştığı an gibiydi. İnsanlar bir yandan öfkeyle slogan atıyor, bağırıyor bir yandan analar bir köşede gözyaşları döküyordu.

Günlerimiz genelde belli bir program eşliğinde oluşuyordu. Sabah olduğunda ise bu sefer köylere gitmeye planlıyorduk. Gideceğimiz köylerde ilk önce nasıl bir çalışma tarzı yürüteceğimiz üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Daha sonra Sutaşı, Tekebaşı ve Dursunlu köylerine ekipler halinde gittik. Köylere gittiğimizde insanların bizleri nasıl karşılayacağını tam olarak bilemesem de, az bir şey kafamda kestirebiliyordum. İlk gittiğimiz köy diğer köylere göre daha apolotik olan Sutaşı köyüydü. Karşılaştığımız kitle ise bizleri çok iyi karşıladı. Evlerde cumhurbaşkanlığı üzerine yaptğımız sohbetlerde insanların çoğunluğu seçime gitmek istemediklerini, diğer azınlık ise mecburen oylarını Ekmeleddine vereceklerini söylüyorlardı. Çaldığımız her kapı bizleri evlere davet ederek politika tartışıyor, çay, karpuz ve pasta ikram ediyordu. Daha ne isteyelim ki amacımız zaten evlere girip ilişki yakalamaktı. insanlar ise kendiliğinden bizleri sahiplendi. Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz… Akşam evde oturduğumuzda herkes aynı şeyi tekrarlıyordu; “Kitle çok iyiydi yaaa”

Diğer günlerde ise Sutaşı’nın ardından Tekebaşı ve Dursunlu’ya gittik.. Tekebaşı’na vardığımızda toplu şekilde dağıttığımız gazete ve bildiriler kapış kapış her evde gidiyordu.

Seçim üzerine yaptığımız sohbetlerde insanlar “Asıl sizin tavrınız nedir gençler?” dediler. Bizim seçim tavrımızı merak ediyorlardı. Evlerden çıkıp evlere girerek, güneşin yakıcı ışınları altında dolaşmaya devam ediyorduk. Yoldan geçen herkes bizlere merakla bakıyor ya selam veriyordu. Köy çalışmalarından döndüğümüzde boykot tavrımızın doğruluğunu pratikte karşılaşmamız, bulunduğumuz o sürede motivasyonumuzu hep yukarıda tuttu. Akşamları ise konser alanına giderek standımızda duruyorduk. Stantta açtığımız gerilla müzikleri ve halaylarıyla bir hareketlilik yaratarak kitleyi çevremizde toplayabiliyorduk.

Son gün ise toplu şekilde eğitim çalışması tarzında bir tartışma ortamı oluşturduk. Tartışma konularımız “LGBTİ”, “taciz” ve “eril dil” üzerineydi. Tartıştığımız konular çok iyiydi ancak bizim bu konularda bilgi birikimimizin az olması, tartışmalarda bazı yönlere takılmamızı sağladı. Fakat zorlanan örnekler, tali yöne takılmalar bizlerde esas olanın önemini bir kez daha su yüzüne çıkarttı.

Festival ekibi olarak farklı alanlardan gelmiştik. Hepimizin farklı yönelimleri, farklı ilgi alanları vardı. İlk başlarda iletişim sorunu yaşamıştık. Ancak yaptığımız paylaşımlarla birbirilerimize daha çok alıştık. Son gün gitme vakti geldiğinde ise tüm herkesle sıkıca sarılarak “Bir sonraki merkezi etkinlikte görüşmek üzere…” diyerek yola çıktık. Otobüse bindiğimde büyük bir yorgunluğum olmasına rağmen gözüme uyku girmedi. Antakya bende unutmayacağım izlenim yarattı. Yol boyunca aklıma Amanos Dağları, köyler ve o meşhur künefe takıldı…

Evvel Temmuz Festival Ekibinden Bir YDG’li

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu