GüncelMakaleler

YORUM | Filistin Direnişini Destekle

"Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin “böl, parçala, yönet” politikasına uygun olarak Bölge halklarını dinsel-mezhepsel-ulusal temelde bölmeleri sınıfsal çıkarlarının bir gereğidir."

Burjuva yazarların din konusundaki zırvalarına karşı Lenin yoldaş, şunları dile getiriyordu: “Kültürlü burjuvazinin bu temsilcileri, onları burjuvazinin fikir ilahları, ‘diplomalı yobaz uşakları’ olarak ortaya koyan bu tür düşüncelerle, aslında, dinsel kör inançlardaki yalana sürekli yeni yalanlar eklemekteler.” (Aktaran N.A.Smirnov, Sovyet Rusya’da İslam Tarihi İncelemeleri, s. 10)

Günümüzde de özellikle bağımlı ülkelerde insanların zihin dünyası, feodal kalıntıların, kapitalist alışkanlıkların ve kör inançların ağır etkisi altındadır. İnsanların yaşam tarzlarını, siyasal tercihlerini belirleyen, bu köhnemiş çağ dışı düşünüş tarzıdır. Dinsel, mezhepsel temelde çatışmalar, ırkçı milliyetçilik vb. tüm karşı devrimci düşünceler bu çöplükten besleniyor. Bu nedenle asolan bu çöplüğün oluşmasına yol açan zemini ortadan kaldırmaktır. Bu da açık ideolojik mücadeleyle, geniş yığınların devrimci temelde eğitilmesiyle olur. Lenin yoldaşın ifadesiyle bu “diplomalı yobaz uşaklar”ın dinsel yalanlarla, geniş halk yığınlarını zehirlemelerine karşı, kayıtsız kalınamaz. Dinsel temelde halkı bölen, kardeşlik ruhlarını kirleten, bu yobaz takımına karşı sistemli bir teşhir faaliyeti yürütmek bir görevdir. Güncel bağlamda başta siyasal İslamcılar olmak üzere tüm dinci gruplar, halkların demokrasi ve özgürlük yürüyüşüne karşı emperyalistlerin, bölgedeki faşist diktatörlerin çıkarları için örülen orta çağ barikatlarıdır. Bu barikatlar, aydınlanmış yığınların örgütlü gücüyle aşılır.

Bugünkü siyasal İslamın, dinciliğin, emperyalizmle olan ilişkisini, ilerici-devrimci değerlere, dahası kendisi gibi düşünmeyen, aynı inanca sahip olmayan herkese karşı sergilenen düşmanlığın ideolojik zeminini daha doğru bir tarzda anlayıp, kavramak için düne bakmak gerekir.

Dinin korunması parolasıyla ortaya çıkan emperyalizmin ideologları ve onların düşünsel suç ortaklarını açığa çıkarmak, yaşayan din olgusunun sömürücü öz yapısını, uygun araçlarla onu haklı ve gerekli göstermeye çabalayan emperyalizmin bütün iğrençliğini, yorulmaksızın emekçi sınıfların gözleri önüne sermek, Sovyet tarihçilerinin görevidir. Sovyet tarihçileri, sömürgeciler ile İslam bayrağı altında ortaya çıkan çeşitli şovenist, gerici hareketler, (Panislamizim, Pantürkizim vb.) tarafından desteklenen emperyalistlerin güttüğü amaçları gün ışığına çıkarmak zorundadırlar.” (age, s. 14)

Yukarıdaki bilimsel analiz ve belirlenen görevler günümüze de ışık tutmaktadır. Özellikle tüm ilerici-devrimci ve sosyalist güçlerin, bu dinci örgütlemelerin emperyalistlerle, bölgedeki gerici devletlerle olan ilişkilerini açığa çıkarmak, bu yönlü çalışmalara ağırlık vermek önemli görevlerinden biridir. Her şeyden önce bu yapıların hepsi ya emperyalistlerin ya da bölgedeki gerici devletlerin piyonlarıdır. Onların çıkarları için savaşıyorlar. Dinsel, mezhepsel veya dar anlamda ulusal zemine oturtulan tüm savaşlar, sonuç itibariyle enternasyonal proletaryanın, ezilen halkların emperyalizme ve faşizme karşı mücadelesine zarar veriyor. Sömürü ve soygun düzeninin devam etmesine hizmet ediyor. Ezilenler cephesinde bu eksenli yaşanan tüm bölünme ve çatışmalar “Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşin” birleşik mücadele hamlesini boşa çıkarıyor.

Bu anlamıyla İsrail siyonizminin son Gazze saldırısıyla birlikte dünyanın farklı coğrafyalarında “devrimci sol”un, işgal karşıtı güçlerin sokaklarda geliştirdikleri protesto eylemleri önemli ve değerlidir. Elbette ki bu güçlerin süreç değerlendirmeleri bir dizi farklılıklar içermektedir.

Ortak noktaları, başta ABD emperyalizmi olmak üzere batılı emperyalist güçlerin de desteklediği İsrail devletinin Filistin halkına uygulamış olduğu zulme karşı bir duruş sergilemeleridir. Ve tabi ki genel manada devrimci güçlerin Hamas vb. örgütlemelerin ve onları şu veya bu şekilde destekleyen bölgenin gerici ve faşist devletlerinin ikiyüzlü politikalarını teşhir eden pratik tutumları da oldukça önemlidir. Bugün Rojava’da ve bir bütün olarak Kürt coğrafyasında her gün insanlığa karşı suç işleyen TC ve suç ortakları gerçek manada ne Filistin ne de diğer bölge halklarının sorunlarını kendilerine dert edinebilir. Çünkü bu güçler hem tarihsel hem de güncel bağlamda tüm bu sorunların asıl yaratıcılarıdır. Tüm bu gelişmelere karşı doğru bir tutum enternasyonal bir bilinçle, sınıfsal bir yaklaşımla ancak ortaya konulabilir. Bu nedenle devrimci ve komünist güçlerin bu somut sorundan hareketle daha fazla sorumluluk almaları, sokaklara yönelmeleri, düşünsel planda kitleleri gerçeklerle yüzleştirmeleri gerekir. Mazlum Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesi ne dinci yapılara ne de AKP-MHP gibi faşist iktidarların insafına bırakılamaz. Emperyalizme hizmet etmeyi görev ve siyonist devletle var olan ticari ilişkilerini kesmeyip, sürdürmeyi devlet çıkarları gereği olarak gören siyasal İslamcı, ırkçı faşist iktidar Filistin halkının dostu olamaz.

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin “böl, parçala, yönet” politikasına uygun olarak Bölge halklarını dinsel-mezhepsel-ulusal temelde bölmeleri sınıfsal çıkarlarının bir gereğidir. Dolayısıyla bu karşı-devrimci politikalarından kolayca vazgeçmezler. Sadece dönemsel çıkarlarına uygun olarak destekledikleri güçler konusunda farklı bir tutum içine girebilirler. Bu farklı tutumları doğru bir tarzda yorumlayabilmek için de emperyalizm, faşizm ve dahası genel manada sınıfsal yaklaşım konusunda net ve berrak bir görüşe sahip olmak gerekir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu